DUYURU 2023/49
ANAYASA MAHKEMESİ KARARI: İFADE ÖZGÜRLÜĞÜNÜN İHLAL EDİLDİĞİNE İLİŞKİN ANAYASA MAHKEMESİ KARARI
(Anayasa Mahkemesi’nin 11.01.2023 Tarih ve 2019/12167 Başvuru Numaralı Kararı)
İDDİA
Başvuru, özel bir güvenlik şirketinde çalışan başvurucunun sosyal medyada bir paylaşımı beğendiği gerekçesiyle iş akdinin feshedilmesinin ifade özgürlüğünü ihlal ettiği iddiasına ilişkindir.
OLAYLAR
Başvurucu 15/7/2016 tarihinde yaşanan darbe teşebbüsünden bir gün sonra sosyal medya hesabı üzerinden üçüncü bir kişi tarafından yapılan bir paylaşımı “Beğen” butonuna basarak beğenmesi nedeniyle Güvenlik şirketi 4857 sayılı İş Kanunu’nun 25. maddesinin birinci fıkrasının (II) numaralı bendinde yer alan “haklı fesih” şartları oluştuğundan bahisle başvurucunun iş akdini sona erdirmiştir. Başvurucu; fesih işleminin haksız olduğunu belirterek işe iade talepli tespit davası açmıştır.
Davanın görüldüğü Eskişehir 1. İş Mahkemesi (Mahkeme) 12/1/2017 tarihinde davanın reddine karar vermiştir. Gerekçeli kararında Mahkeme; ülkenin içerisinde bulunduğu olağanüstü dönemde işverenlerden şüphelendikleri kişilerle çalışmalarının beklenemeyeceği, haklılık derecesi tam anlamıyla oluşmadığı düşünülse bile şüpheli bir durumun varlığı nedeniyle işverenin şüphe feshinin geçerli olduğu sonucuna ulaşmıştır.
Kararla ilgili olarak istinaf yoluna başvurulması üzerine dosyayı inceleyen Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 6. Hukuk Dairesi (Bölge Adliye Mahkemesi) 18/4/2017 tarihinde Mahkemenin kararını kaldırmıştır. Gerekçeli kararında Bölge Adliye Mahkemesi; Mahkemenin hangi paylaşımı esas alarak karar verdiğinin anlaşılamadığını, davacının beğeni yapıp yapmadığının, yaptı ise hangi paylaşımları beğendiği konusunda uzman teknik bilirkişiden rapor alınarak feshin geçerli veya haklı nedene dayanıp dayanmadığının tespit edilmesi gerektiğini ifade etmiştir.
İstinaf edilmesi üzerine kararı inceleyen Bölge Adliye Mahkemesi, iş ilişkisinin devamı için gerekli güven ilişkisinin sarsıldığını değerlendirerek 25/9/2018 tarihinde istinaf talebinin reddine karar vermiştir. Kararın temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 22. Hukuk Dairesi herhangi bir gerekçe belirtmeden kararın onanmasına karar vermiştir.
Başvurucu, nihai kararı 12/3/2019 tarihinde öğrendikten sonra 10/4/2019 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
DEĞERLENDİRME
Somut olayda güvenlik şirketi, bir üniversitede güvenlik görevlisi olarak çalışan başvurucunun yapılan bir paylaşımı beğenmiş olması nedeniyle eyleminin “suçu ve suçluyu övme” anlamını taşıdığı gerekçesiyle iş akdini feshetmiştir. Mahkeme ve Bölge Adliye Mahkemesi, başvurucunun beğendiği paylaşımın işveren ile aralarındaki güven ilişkisini bozduğu kanaatiyle feshin haklı olduğu sonucuna ulaşmıştır.
4857 sayılı İş Kanunu’nun 25. maddesinde süresi belirli olsun ya da olmasın iş sözleşmelerinin işveren tarafından haklı nedenle fesih sebepleri madde metninde bentler halinde sayılmıştır. İşveren tarafından iş sözleşmesinin sona erdirilebilmesi için somut olayın koşullarında ilgili maddenin (II) numaralı bendinde düzenlenen “ahlak ve iyi niyet kurallarına uymayan haller ve benzerlerinin” neler olduğunun işveren tarafından gösterilmesi gerekmektedir. Hükme göre anılan bentteki şartların oluşabilmesi için işçinin işvereni yanıltması, işveren yahut bunların aile üyelerinden birinin şeref ve namusuna dokunacak sözler sarfetmesi veya davranışlarda bulunması, yahut işveren hakkında şeref ve haysiyet kırıcı asılsız ihbar ve isnadlarda bulunması, işverenin başka bir işçisine cinsel tacizde bulunması, işverene yahut onun aile üyelerinden birine yahut işverenin başka işçisine sataşması, işverenin güvenini kötüye kullanmak, hırsızlık yapmak, işverenin meslek sırlarını ortaya atmak gibi doğruluk ve bağlılığa uymayan davranışlarda bulunması gerekmektedir. Somut olayda ise ne işveren tarafından ne de yargı mercileri tarafından başvurucunun, anılan paylaşımı beğenmek şeklindeki eyleminin hangi sebeplerle işveren ile “aralarındaki güven ilişkisini bozduğu” izah edilmemiştir.
İşverenlerin çalıştırdıkları işçilerin verimli şekilde iş görmeleri ve önceden saptanmış nesnel kurallara karşı sadakat göstermeleri konusunda beklenti içinde olmalarının haklı bir gerekliliğe dayandığını söylemek gerekir. Bununla birlikte başvurucunun idare ile arasında belirli bir düzeyde güven ve sadakat ilişkisinin tesis edilmesi gereken bir devlet memuru olmadığı, 4857 sayılı Kanun’a tabi bir işçi olduğu da unutulmamalıdır. Başvuruya konu kararlarda özel hukuka tabi olarak çalışan işçilerin işverenlerine karşı yerine getirmeleri beklenen sadakat, sakınma ve gizlilik yükümlülüğünün kamu kurumunda çalışanlardan beklenen sadakat ve sakınma yükümlülüğüne nazaran ne olması gerektiği bağlamında da bir değerlendirme yapılmamıştır.
Bu doğrultuda özel hukuk iş ilişkisi kapsamında çalışan bireylerin Anayasa ile güvence altına alınan haklarına yönelik müdahale iddiası içeren uyuşmazlıklarının karara bağlandığı davalarda derece mahkemelerince söz konusu güvenceler göz ardı edilmemeli, işveren ve çalışanlar arasındaki çatışan çıkarlar adil biçimde dengelenmeli, müdahalenin işverenin meşru amacıyla ölçülü olup olmadığı değerlendirilmeli, ulaşılan sonuç hakkında hüküm kurulurken ilgili ve yeterli gerekçeler sunulmalıdır.
Yukarıdaki değerlendirmeler ışığında Anayasa Mahkemesi, 4857 sayılı Kanun’un 25. maddesinin aşırı bir yoruma tabi tutularak düşünce açıklamalarının dolaylı
sınırlandırılmasına dayanak yapıldığı ve derece mahkemelerinin Anayasa’nın 26. maddesinde güvence altına alınan ilkelere uygun hareket etmediği kanaatine varmıştır.
Sonuç olarak;
İfade özgürlüğünün ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA, Anayasa’nın 26. maddesinde güvence altına alınan ifade özgürlüğünün İHLAL EDİLDİĞİNE 11/1/2023 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verilmiştir. (Bu yazının tamamını okumak ve Yayınlarımız’a abone olmak için tıklayınız.)