ANAYASA MAHKEMESİ KARARI- DOKTORA ÖDEVİNDE İŞYERİNE AİT BİLGİLERİN KULLANILMASI İDDİASI VE İFADE ÖZGÜRLÜĞÜNÜN İHLALİ
(Anayasa Mahkemesinin 2020/12353 başvuru numaralı ve 18/7/2024 karar tarihli kararı- Şükrü Kocabaş başvurucu-, Resmî Gazete:03.12.2024)
Somut Olay: Başvurucu taraf, iş akdinin 13.01.2017 tarihinde “…özel transportörler isimli doktora dersinin ödevinde, meslek sırlarını ortaya attığı…” gerekçesiyle feshedildiğini öne sürmüştür. Başvurucu ise “…doktora ödevinde herkesin kolaylıkla erişim sağlayabileceği makineler üzerinde çalışma yaptığını, bilgisayarının ele geçilerek bu ödeve ulaşıldığını ve ödevinde meslek sırlarını ifşa edecek herhangi bir bilginin yer almadığını dolayısıyla iş akdinin haksız olarak feshedildiğini…” iddia ederek işe iade talepli tespit davası açmıştır.
Davanın görüldüğü Kocaeli 3. İş Mahkemesi, 26.07.2018 tarihli kararında davanın kabulü ile aşağıda sayılan gerekçelerle feshin geçersizliğine ve başvurucunun işe iadesin karar vermiştir.
“…Davacının 01.12.2014-13.01.2017 tarihleri arasında davalı işyerinde çalıştığı, iş sözleşmesinin davalı işveren tarafından davalı şirketin gizli bilgilerinin tez çalışmasında kullanılması gerekçesiyle feshedildiği anlaşılmıştır.
Bilirkişi raporundaki tespitlerden de anlaşılacağı üzere, davacının dönem ödevinde belirttiği iyileştirme çalışmaları teknolojik kritiklik arz etmeyen, genel geçer uygulamalar olup, akademik literatürde kolaylıkla bulunabilecek bilgi ve uygulamalardır. Davacı tarafça yapılan çalışma tez niteliğinde değil ödev niteliğindedir. Dosyaya sunulan belgelerden, dinlenen tanık anlatımlarından davalı işyerinde bulunan stajyerlerin dahi kendi ödev ve çalışmalarında işyerine ilişkin verileri kullandıkları, benzer bilgilerin daha önce de işyerinde çalışanlarca aynı amaçla kullanıldığı, ancak bu çalışanların işten çıkartılmadığı anlaşılmıştır. Davalı işveren işyerinde eşitlik ilkesine ve feshin son çare olma ilkesine aykırı davranarak davacının iş akdini feshetmiştir. Davalı işveren tarafından yapılan fesih haksız ve geçersiz bulunmuştur. Bu nedenlerle feshin geçersizliğine, davacının işine iadesine karar verilmiş, aşağıdaki şekilde hüküm oluşturulmuştur.”
İşverenin istinaf başvurusunun üzerine İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 24. Hukuk Dairesi 30.01.2020 tarihinde ilk derece mahkemesinin kararının kaldırılmasına ve davanın reddine karar vermiştir. Gerekçeli kararında Bölge Adliye Mahkemesi, başvurucunun imzaladığı 17/6/2016 tarihli Çalışan Bilgi Güvenliği Taahhütnamesine aykırı hareket ettiği, başvurucunun eyleminin haklı neden ağırlığında olmasa da işverenle arasındaki güven ilişkisini zedelediği, bu nedenle feshin geçerli nedene dayandığı kanaatine ulaşmıştır.
Başvurucu taraf nihai kararı 10.03.2020 tarihinde öğrendikten sonra 23.03.2020 tarihinde, yapılan yargılamada ifade özgürlüğünün ihlal edildiği gerekçesiyle bireysel başvuruda bulunmuştur.
Değerlendirme ve Sonuç:
Somut olay bakımından Anayasa Mahkemesi tarafından üzerinde durulan husus işçinin ifade özgürlüğünü, işverene karşı sadakat yükümlülüğünü ihlal etmeyecek biçimde kullanması gerektiğidir. Bu konuda bir ihtilafın olması ile yasal yollara başvurulması halinde ise aşağıdaki kriterlere dikkat edilerek bir hüküm tesis edilmesi gerektiği ifade edilmiştir:
1-) İşçinin veriyi hangi amaçla kullandığı,
2-) İşçinin ifade özgürlüğü kapsamında ölçülü davranıp davranmadığı,
3-) Taraflar arasında bu konuda bağlayıcı bir sözleşmenin mevcut olup olmadığı, içeriğinin neyi kapsadığı ve böyle bir taahhütname var ise eylem tarihinden önce olup olmadığı,
4-) Dosyadaki tüm delillerin göz önünde bulundurularak ve gerekçelendirilerek değerlendirmeye tabi tutulması gerektiği,
5-) İş akdinin feshi, en ağır yaptırım olduğundan işveren tarafından feshin son çare ilkesine uygun olarak fesih yapılıp yapılmadığı.
Anayasa Mahkemesi kararında, Bölge Adliye Mahkemesi tarafından Çalışan Bilgi Güvenliği Taahhütnamesinde yer alan hususları irdelenmediği, kaldı ki söz konusu taahhütnamenin olayın gerçekleştiği tarihten sonra imzalandığı, doktora ödevinin tez niteliğinde olmayıp herhangi bir şekilde aleniyet taşımadığı ancak buna karşılık fesih yaptırımının oldukça ağır olduğu ifade edilmiştir.
Sonuç olarak, tüm bu hususlar birlikte değerlendirildiğinde başvurucunun davranışının, ifade özgürlüğü kapsamında olup işverene sadakat yükümlülüğünü ihlal etmediği gerekçesiyle Bölge Adliye Mahkemesince Anayasa’nın 26. maddesinde güvence altına alınan ilkelere uygun hareket edilmediği kanaatine varılmıştır.